DNA'da Kayıtlı Benzersiz Üretim Sistemi: Protein Sentezi
Proteinler,
vücutta pek çok hayati göreve sahip büyük, kompleks moleküllerdir. Hücredeki işlerin
büyük bölümünü yerine getiren proteinler, vücut dokularının ve organların oluşumu
ve görevlerini sürdürmeleri için gereklidirler. Proteinler, amino asit denilen
yüzlerce hatta binlerce küçük birimden oluşurlar. Bir proteini oluşturmak için
kullanılan 20 çeşit amino asit vardır ve her protein üç yüz ila bin arası amino
asidin kombinasyonundan meydana gelir.73 Amino asitlerin dizilimi
proteinlerin kendilerine has 3-boyutlu yapılarını ve özel görevlerini belirler.
Böylece her organ kendisi için özel olarak üretilen bu proteinleri kullanır ve
insanın hayatta kalmasını sağlayan sistemleri çalıştırır.
İnsan
vücudunda her biri ayrı önem taşıyan yaklaşık 200.000 farklı çeşit protein
bulunur. Proteinleri oluşturan yirmi amino asit eğer gelişigüzel biraraya gelmiş
olsaydı, işlev görmeyen sayısız farklı dizilime sahip amino asit yığınları
olabilirlerdi. Fakat bu çok özel dizilimler, insanın yaşam fonksiyonları için
gerekli olan proteinlerin oluşmasını sağlar. Proteinler sahip oldukları özel
dizilimlere göre, hücrenin farklı bölümlerinde yapıtaşları olurlar ve farklı
görevler üstlenirler. Örneğin proteinler biraraya gelerek vücuttaki
faaliyetleri hızlandıran enzimleri, hastalıklarla savaşan antikorları, organların
çalışmasını düzenleyen hormonları oluştururlar. Bunların her birinin vücut için
ayrı ve vazgeçilmez bir önemi vardır.
Gıda
yoluyla alınan proteinler, insan vücudunda mevcut yapılarıyla işlev görmezler.
Önce, hücredeki özel laboratuvarlara alınırlar ve burada daha küçük moleküller
olan amino asitlere ayrıştırılırlar. Daha sonra bu amino asitler, hücre DNA'sında
şifreleri bulunan 200.000 kadar protein çeşidinden, o anda gerekli olanlarını
oluşturmak üzere, yeni dizilimlerle biraraya getirilirler. Her aşaması ayrı
birer mucize olan bu üretim mekanizmasına "protein sentezi" adı
verilir.
A. Gen | 1. RNA polimeraz | 4. Kromozom |
Protein sentezinin oluşabilmesi için, hücre içindeki tüm sistemlerin birlikte var olması gerekir. Bu sistemin parçalarından biri dahi eksik olduğunda, protein üretilemez ve dolayısıyla yaşam sürdürülemez. Bu durum, evrimcilerin tesadüf iddialarını çürüten delillerden sadece bir tanesidir |
Proteinlerin
sentezlenmesi hücrelerin ana işidir. Çünkü hücre içinde neredeyse her işi
proteinler yapar. İnsan vücudundaki on binlerce farklı protein, gerektiğinde
tamir edilir; eskidiklerinde ise yenileriyle değiştirilir. Yeni bir proteinin
üretilmesi için genetik bilgide yer alan tariflere bakılır ve ihtiyaç duyulan
protein buna göre üretilir. Proteinlerin üretim planı DNA üzerindeki şifreli
talimatlarda detaylı olarak mevcuttur. Moleküler biyolog Michael Denton
DNA'daki protein üretim planından şöyle bahsetmektedir:
DNA'nın
hayatın veri bankası ve tüm biyolojik bilgilerin depolanma merkezi olduğu
noktada, proteinler de hayatın canlı aktörleridir. Bu evrensel inşa edici
makineler ya da nano-idareciler tek boyutlu DNA rüyasını, hücrenin canlı ve üç
boyutlu gerçekliğine dönüştürürler. Proteinler, DNA üzerindeki talimatları
okuyarak, atomlar ile molekülleri trilyonlarca eşsiz, belirli düzenlemelere
girmeleri için yönlendirirler; hücrenin kendini eşleme ve kendini düzenleme
mucizelerinin gerçekleşmesini sağlarlar.74
İnsan
günlük hayatını devam ettirirken, vücudundaki 100 trilyon hücrenin hemen
hepsinde her an bu kompleks işlemler gerçekleşir. Vücuttaki üreme ve kan
hücreleri hariç bütün hücreler, geçen her saniyede yaklaşık iki bin protein üretmektedir.
Yetişkin bir insanın vücudunda yaklaşık 100 trilyon hücre, günün her saatinde
yaklaşık 150.000.000.000.000.000.000 (150 kentilyon) adet amino asidi
kusursuzca organize ederek, protein zincirleri oluşturur.75 Bu
her gün, her dakika, her saniye gerçekleşir. Prof. Gerald L. Schroeder hücre
içindeki bu ortamı şöyle tarif etmektedir:
Hücrelerimiz,
hareketliliğin hiç azalmadığı birer şaheserdir. Yedi gün, yirmi dört saat, her
saniye üretilen iki bin protein, ihtiyaç duyulan noktalara tam da gerektiği
gibi dağılmaktadır. Burada gece uykusuna çekilmek diye bir şey yoktur.76
Canlıların
yaşamlarını sürdürebilmelerinde hayati bir önemi olan proteinlerin, hücre
içinde üretimleri için dünya üzerindeki hiçbir örnekle kıyaslanamayacak
komplekslikte ve düzende, kusursuz bir sistem bulunmaktadır. Bu kompleks üretim
tesisinde hiçbir hataya yer yoktur. Herhangi bir aşamada meydana gelen bir
aksaklık, hemen güvenlik kontrol sistemi sayesinde düzeltilir. Böylece canlının
yaşamını sürdürmesini sağlayacak olan proteinler hiçbir aksama olmadan, tam
gerektiği zamanda, tam gereken yerde ve şekilde üretilirler.
Protein
üretiminin bir diğer mucizevi özelliği de çok yüksek bir hızda gerçekleşmesidir.
Örneğin 100 amino asit taşıyan bir protein molekülü, E. coli bakterisinin hücresi
tarafından 5 saniyede sentezlenir.77 Bu öylesine büyük bir hızdır
ki, böyle bir hızda bütün üretim sürecini kusursuz biçimde tamamlayabilen bir
fabrika, yeryüzünde mevcut değildir. Bu hız canlılar için çok önemlidir, çünkü
hücrelerde canlılığın sürdürülebilmesi için her an birçok proteine ihtiyaç
duyulur. Moleküler biyolog David S. Goodsell The Machinery of Life (Hayatın
Mekanizması) adlı kitabında protein sentezinin canlılık açısından önemini şu
ifadelerle anlatmaktadır:
Hayatı
mümkün kılan en önemli moleküler süreç protein sentezidir, çünkü hayatın
neredeyse her noktasında proteinler kullanılır. Protein sentezi birbirleriyle
çok yoğun bağlantılı tepkimeleri içerir ve bunların büyük bir kısmı yine
proteinler tarafından gerçekleştirilir. Bu da biyokimyanın cevaplanmamış
bilmecelerinden birisini ortaya koyar. Hangisi daha önce gelmiştir,
proteinler mi, protein sentezi mi? Eğer proteinlerin üretimi için yine
proteinler gerekiyorsa, her şey nasıl başlamıştır?78
Evrimciler
için bu soruya cevap vermek mümkün değildir. Çünkü Darwinist ön kabuller
buradaki açık gerçeği görmelerine, daha doğrusu dürüstçe dile getirmelerine
engel olmaktadır. Oysa yaratılış gerçeği kaçınılmazdır: Proteinleri de, hücre
içinde büyük bir hızla gerçekleşen protein sentezini de aynı anda yaratan Yüce
Allah'tır. Rabbimiz her bir hücremizdeki DNA'da kodlu bilgileri vesile kılarak,
protein sentezi gibi hayati işlemlerin aksamadan sürdürülmesine imkan vermiştir.
Protein
üretimi sırasında birçok protein aynı anda faaliyet gösterir. Hücrelerin içinde
protein üretimi için gereken bütün parçalar eksiksiz biçimde birarada çalışırlar.
80'in üzerinde ribozom proteini, 20'nin üzerinde amino asit habercisi olan
molekül, bir düzinenin üzerinde yardımcı enzim, 100'ün üzerinde son işlemleri
gerçekleştiren enzimler, 40'ın üzerinde RNA molekülü olmak üzere yaklaşık 300
makromolekül, koordinasyon halinde protein sentezinde rol alır.79
Büyük bir mühendis kadrosunun bile zorlukla koordine edebileceği bu kusursuz
üretim sistemi, milimetrenin binde biri kadar küçük bir alanda, bundan çok daha
küçük yüzlerce molekülün yoğun faaliyetiyle, yaşamın devam edebilmesini sağlar.
Bu üretimde görev alan moleküllerden tek bir tanesinin olmaması durumunda ise,
tüm üretim zinciri aksar. Böylesine planlı ve toplu bir şuur içinde çalışan bir
sistem, ancak her varlık üzerinde mutlak hakim olan Allah'ın yaratması ile
mümkündür.
Protein
sentezinin nasıl gerçekleştiğine Protein Mucizesi isimli kitabımızda
detaylı olarak yer verilmektedir. (Detaylı bilgi için bkz. Harun Yahya, Protein
Mucizesi, Araştırma Yayıncılık) Bu nedenle bu bölümde bu üretimin sadece
genel hatlarına değinerek, DNA'daki bilgiden nasıl faydalanıldığını göreceğiz.
1. Taşıyıcı RNA (tRNA) Bir amino aside bağlanmış 2. Mesajcı RNA (mRNA) 3. Çekirdek Kopyalanmanın meydana geldiği yer | A)Ribozom mRNA şeridi üzerinde her hareket ettiğinde, yeni bir amino asit protein zincirine eklenir. Bir protein binlerce amino asit içerebilir. B) Genler hücre çekirdeğinde özel olarak korunur. Hücre çekirdeği dışına, sadece mRNA biçiminde kopyalar gönderilir. C) Her amino asit, kodon denilen üç bazın dizilimi ile kodlanmıştır. Resimde glisin amino asidi görülmektedir. |
Proteinlerin sentezlenmesi hücrelerin ana işidir. Çünkü hücre içinde neredeyse her işi proteinler yapar. Örneğin proteinler biraraya gelerek vücuttaki faaliyetleri hızlandıran enzimleri, hastalıklarla savaşan antikorları, organların çalışmasını düzenleyen hormonları oluştururlar. Bunların her birinin vücut için ayrı ve vazgeçilmez bir önemi vardır. İnsan vücudundaki on binlerce farklı protein, DNA'da yer alan tariflere göre üretilir. DNA'nın yalnız protein yapısındaki birtakım enzimlerin yardımı ile kopyalanabilmesi ve bu enzimlerin üretiminin de, ancak DNA'daki bilgiler doğrultusunda gerçekleşmesi, protein ve DNA'nın birbirine bağımlı olduklarını gösterir. Dolayısıyla DNA'nın kopyalanabilmesi için, en baştan hem proteinin hem de DNA'nın aynı anda var olmaları gerekir. Bu gerçek, canlılığın bir anda yaratıldığının açık bir ispatıdır. Proteinleri de, DNA'yı da aynı anda yaratan Yüce Allah'tır. |
Protein
üretimi -"protein sentezi"- DNA'daki genetik bilginin RNA'ya oradan
da proteine aktarılmasını sağlayan "transkripsiyon" (RNA sentezi) ve
"translasyon" (polipeptid sentezi) olarak tanımlanan iki aşamada
gerçekleşir.
İlk
adım olan transkripsiyon, hücre çekirdeğinde başlar ve çift şeritli DNA'daki
genetik bilginin tek şeritli RNA molekülü aracılığıyla taşınması anlamına
gelir.
Protein
sentezindeki diğer adım olan translasyon ise, hücrenin sitoplazmasında
(hücrenin çekirdek dışında kalan kısmı) gerçekleşir ve RNA'daki genetik
bilginin proteine aktarılması olayıdır.
Şimdi
bu aşamaların genel hatlarını birlikte görelim:
DNA
ve RNA Moleküllerinin Farklı Olmasının Hikmeti
1- Çekirdek, |
DNA ve RNA moleküllerinin hücre içindeki görevleri birbirinden farklıdır. Her ikisi de vazgeçilmez öneme sahiptir. DNA bilgi saklamak için, RNA ise kopyalama, taşıma ve üretim aşamaları için en ideal yapıdadır. |
Nükleik
asitler hücrelerde iki ayrı biçimde bulunurlar: DNA (Deoksiribonükleik asit) ve
RNA (ribonükleik asit) olarak. DNA ve RNA hücrelerde farklı işlevleri yerine
getirirler. RNA ile DNA molekülleri arasındaki farklar genel hatlarıyla şöyledir:
Yapılarındaki şeker
farklıdır:
RNA
molekülünün omurgası, DNA'daki deoksiriboz şeker molekülü yerine, riboz şekerine
sahiptir.
Yapılarındaki baz
farklıdır:
DNA'daki
timin (T) bazı yerine, RNA'da ürasil (U) vardır.
RNA daha kısa ve
tek şeritlidir:
RNA,
DNA'ya yapısal olarak benzerlik gösteren bir polimerdir (çok sayıda molekülün
kimyasal bağlarla düzenli bir şekilde bağlanarak oluşturdukları bileşiklerdir)
ve DNA gibi o da bilgi taşır. Fakat RNA, DNA'nın aksine tek şeritlidir.
DNA daha kararlı
bir moleküldür:
RNA,
her şeker molekülünde fazladan bir oksijen atomuna sahiptir ve her timin bazında
bir karbon atomu eksiktir. DNA'nın şeker moleküllerinde oksijen bulunmaması,
yani DNA'nın deoksiriboz şeker yapısına sahip olması, onu RNA'dan daha kararlı
bir molekül kılar. Bu nedenle DNA bilgi depolanması için en ideal moleküldür ve
hücrede uzun vadede genetik bilgiyi depolamak için çok daha uygundur. Nitekim
hücre içinde de, canlının yaşamı ve tüm nesillerin devamı için bilgileri
saklamak amacıyla DNA görevlidir. Daha kararsız olan RNA ise geçici roller
üstlenir ve kısa vadeli bilgilerin taşınmasında görev alır.80
RNA daha çabuk
tepkimeye girer:
Ayrıca
RNA fazladan bir hidroksil (OH) grubuna sahip olduğu için DNA'dan daha kolay
tepkimeye girebilir ve bu nedenle de daha az kararlıdır. Bu da genetik bilginin
saklanması için, RNA'nın DNA gibi uygun olmadığını göstermektedir. Tek şeritli
RNA molekülünün kompleks 3 boyutlu yapılara uyum sağlayabilmesi sayesinde, sağlam
ve çift şeritli DNA sarmalı tarafından gerçekleştirilemeyen katalitik
faaliyetleri, RNA yerine getirebilir. (Katalitik etki: Bir maddenin kimyasal
bir tepkimede, hiçbir değişmeye uğramadan, tepkimenin olmasını veya hızının değişmesini
sağlayan etkisidir.) Bu katalitik yetenekleri sayesinde RNA molekülleri şaşırtıcı
biçimde kimyasal yapılarını değiştirebilirler. Örneğin hücre çekirdeğindeki
süreçler sırasında, DNA diziliminin büyük bir kopyasından, kendilerini çok daha
küçük mesajcı RNA dizilimine dönüştürürler. Mesajcı RNA da, daha sonra ribozom
tarafından proteinin amino asit dizilimine çevrilir.81
DNA'daki bilgiye
daha kolay erişilir:
RNA
molekülü, DNA gibi çifte sarmal bir yapıda olacak olsa, RNA'da yapısal
bükülmeler olmayacak, bu da proteinler tarafından tanınmasını engelleyecektir.
Aynı zamanda çifte sarmal halindeki bir RNA, derin bir girintiye sahip olacağından,
proteinlerin ona erişimi, dolayısıyla şifreli bilgilerin okunması DNA'dan daha
zor olacaktır.82 Diğer bir deyişle proteinler, çifte
sarmal halindeki RNA'da, baz dizilimlerini DNA'da olduğu gibi kolaylıkla tanıyamaz.
Dolayısıyla genetik bilginin saklanması için DNA hem daha kararlı, hem de daha
kolay erişilebilir olduğu için RNA'dan çok daha uygundur.83
DNA ve RNA kendi
görevleri için en ideal moleküllerdir:
RNA,
çekirdeğin içerisindeki DNA'dan aldığı genetik mesajı sitoplazmaya (hücreninin,
çekirdeğin dışında kalan kısmı) taşır, burada mesaj tercüme edilir. Bu iki
molekülün arasındaki farklar, görevlerini yerine getirmeleri için birer gerekliliktir.
DNA hücre içinde kalıcı ve erişilebilir nitelikler taşıyan, kararlı bir bilgi
saklama merkezidir. RNA ise genetik bilginin tercüme edilmesini sağlayan değişken
bir taşıyıcıdır. Moleküler biyolog Michael Denton Nature's Destiny (Doğanın
Kaderi) adlı kitabında, bu özelliklerin önemine şöyle dikkat çekmektedir:
...
tüm deliller, bunlarda [DNA ve RNA'da] meydana gelecek herhangi bir değişikliğin
zararlı etkiler doğuracağını ve bilinen başka hiçbir polimerin DNA ve RNA
moleküllerinin kimyasal ve fiziksel özelliklerine sahip olmadığını
göstermektedir.84
RNA Çeşitleri
RNA (Ribonükleik asit), nükleotidlerin art arda yerleşmesiyle birleşmiş tek diziden oluşan yüksek kaliteli bir moleküldür. Hücrelerde DNA ile birlikte çalışarak protein sentezlenmesinde rol alır. Hücrede farklı görevlerde kullanılan RNA molekülleri vardır. 1) Mesajcı RNA (mRNA): Mesajcı RNA (mRNA), DNA üzerindeki şifreli genetik bilgiyi, protein sentezi mekanizmasına taşıyan aracı moleküldür. |
Ayrıca
tek şerit halindeki RNA, DNA çifte sarmalından çok daha esnektir. Görüldüğü
gibi DNA ve RNA moleküllerinin her biri, kendi işlevleri için özel olarak yaratılmışlardır.
Yapılarındaki ufak gibi görünen farklılıkların her biri, görevleri açısından
son derece önemlidir ve tüm bu detayların toplamı, kompleks bir düzenin parçasını
oluşturur. Prof. Gerald L. Schroeder DNA-RNA mekanizmasındaki komplekslikten şöyle
bahsetmektedir:
Tek
bir temel hücre yapısı, tek bir temel enerji kaynağı, tek bir organel kümesi
bütün canlılarda ortaktır. Ve bu birliği düzenleyen tek bir sistem vardır; cansız
işlenmemiş materyalleri alıp bunları yaşayan, düşünen, seçim yapabilen varlıklara
dönüşecek şekilde organize eden DNA-RNA takımı. Bu ortaklığın insanın hayal
gücünü zorlayacak derecede kompleks bir yapısı vardır.85
1- Amino asit, | 3- rRNA, |
İnsanın
bu sistem üzerinde hiçbir etkisi yoktur. İnsan, daha tek bir hücre iken Yüce
Rabbimiz bu sistemi gözle görülmeyen bir boyutta insanın hücrelerine yerleştirmiştir.
Allah'ın rahmeti ile kuşatılmış olan insan, herşeyde O'na muhtaç yaşamaktadır:
De ki:
O Allah, birdir. Allah, Samed'dir (herşey O'na muhtaçtır, daimdir, hiçbir şeye
ihtiyacı olmayandır). O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. Ve hiçbir şey O'nun
dengi değildir. (İhlas Suresi, 1-4)
DNA'daki
Talimatlara Göre Gerçekleşen Protein Üretimi
Enzimler, ihtiyaç duyulan proteinlerin üretilmesi için, gerekli bilgiyi DNA'nın uzun zinciri üzerinde "bulur" ve sonra da bunu "okuyabilmek" için sarmal merdiven şeklindeki DNA'yı açıp ikiye ayırırlar. DNA'nın gerekli bölgesindeki bilginin bir kopyasını çıkarır, bu sırada gerekli olmayan kısımları atlayabilmek için DNA'yı bükerler. Tüm bu okuma bittiğinde ise, DNA'yı yeniden kapatıp eski haline getirirler. Tüm bu olağanüstü işlemleri, saniyenin binde biri gibi şaşırtıcı bir hızla yaparlar.1 Vücudunuzdaki her hücrede saniyede ortalama iki bin yeni protein üretildiğini düşünecek olursanız, enzimlerin ne kadar mucizevi özelliklere sahip oldukları daha iyi anlaşılacaktır. (1- Gerald L. Schroeder, Tanrı'nın Saklı Yüzü, çev. Ahmet Ergenç, Gelenek Yayınları, İstanbul, 2003, s. 68. | |
1. Çekirdek | 6. Adenin |
Vücutta
herhangi bir proteine ihtiyaç duyulduğu zaman, bu ihtiyacı ifade eden bir
mesaj, üretimi gerçekleştirecek olan hücrenin DNA'sına ulaştırılır. Burada dikkat
edilmesi gereken çok önemli bir nokta bulunmaktadır: Vücutta herhangi bir
protein ihtiyacı olduğunda yine protein olan bazı haberciler, nereye başvurmaları
gerektiğini bilerek, tüm vücutta ilgili yeri bulabilmekte, ihtiyaç mesajını doğru
yere, doğru şekilde iletebilmektedirler. Bu iletişimi sağlayan protein
kendisine göre karanlık bir dehliz olan vücudun içinde kaybolmadan yolunu
bularak, taşıdığı mesajı kaybetmeden ya da herhangi bir parçasına zarar
vermeden oraya ulaştırmaktadır. Yani her bir parçada çok büyük bir görev
bilinci bulunmaktadır.
Hücre
çekirdeğine gelen mesaj, bir dizi kompleks ve son derece organize işlemden
sonra proteine dönüşür. Protein talebinin, vücuttaki 100 trilyon hücreden doğru
hücrelere ulaşması, mesajı alan hücrenin kendisinden ne istendiğini anlayarak
hemen işe koyulması ve kusursuz bir sonuç elde etmesi, bilim adamlarını şaşırtan
olaylardır.
DNA
molekülü üzerindeki genetik şifre öyle bir yazılımdır ki, içeriğini, ne anlama
geldiğini ve insan hayatı boyunca vücuda nasıl etki edeceğini yalnız hücrenin
kendisi "bilebilir". Fakat söz konusu hücreler, şuursuz ve cansız
atomlardan oluşan kümelerdir. Yerde ve gökte herşeyi denetiminde bulunduran
Yüce Rabbimiz'in yönlendirmesi ile, insanların başaramayacağı işlemleri
kusursuzca gerçekleştirirler. Kuran'da Allah şöyle buyurmaktadır:
Ben
gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun,
alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim
Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.) (Hud
Suresi, 56)
Allah,
yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında
durmadan iner; sizin gerçekten Allah'ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten
Allah'ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için. (Talak
suresi, 12)
Protein
molekülleri bir evin tuğla üstüne tuğla konularak inşa edilmesi gibi
"bloklar halinde" üretilir. Her farklı protein belirli bir şablona
göre üretilir. Her bir proteinin kendisine has amino asit dizilimi, DNA'da kayıtlı
bilgiler tarafından belirlenir. DNA molekülündeki genetik şifrenin çözülmesi ve
kayıtlı bilgilerden protein üretilmesi, başlıca iki aşamada gerçekleşir:
1-
DNA'dan RNA sentezi (Transkripsiyon)
2-
RNA'dan protein sentezi (Translasyon)
A. ÇEKİRDEK | C. SİTOPLAZMA |
1. DNA zinciri üzerinden mRNA oluşturulur. Bir proteini oluşturmak için 20 çeşit amino asit kullanılır. Her protein, 300-1.000 amino asitin kombinasyonundan meydana gelir. Yeni bir proteinin üretimi, genetik bilgide yer alan tarifler doğrultusunda gerçekleşir. |
1-
DNA'dan RNA sentezi (Transkripsiyon):
Protein
üretiminde ilk aşama RNA sentezidir. Bu işlem DNA sarmalının açılmasıyla başlar.
DNA molekülü üzerindeki Adenin, Guanin, Sitozin ve Timin bazları karşı karşıya
gelip el ele tutuştuklarında iki omurgayı birleştirmiş, sarmal yapıyı meydana
getirmişlerdir. Transkripsiyon aşamasında ise söz konusu bazlar, ellerini bırakırlar
ve DNA molekülünün çift zincirli yapısı tıpkı bir "fermuar" gibi açılmaya
başlar.
DNA
çözülmeye başladıkça "RNA polimeraz" adı verilen özel bir
protein, DNA üzerinde gezerek onu okumaya başlar. Bu okuma esnasında DNA
üzerindeki bazlara karşılık gelen diğer bazlar birbirlerine eklenerek yeni bir
RNA üretilir. Üretilen bu RNA; mesajcı RNA (mRNA)'dır. Mesajcı RNA'nın DNA'dan
farkı, Adenin bazının karşısına Timin, yerine "U" harfiyle gösterilen
"Urasil" bazının gelmiş olmasıdır. Ayrıca bu bazlar üçlü gruplar
halinde sıralanmışlardır.
Üretimi
tamamlanan mesajcı RNA, daha sonra DNA üzerinden ayrılarak bir dizi işlemle çeşitli
düzeltmelere tabi tutulur. Bir heykeltıraşın meydana getirdiği heykeli, en ince detayına kadar yontarak
düzeltmesi gibi, hücre de aynı şekilde üretilen kaba RNA'yı düzeltmek için bir
dizi enzimi görevlendirir.
2-
RNA'dan protein sentezi (Translasyon):
Düzeltme
işlemleri tamamlanmış olan mesajcı RNA, daha sonra çekirdekten çıkarak "ribozom"
adı verilen ve enerji üretim santrali olan bir organele gelerek ona bağlanır.
Mesajcı RNA molekülünün bir özelliği, sıralanan bazların 3'lü gruplar halinde
ayrılmış olmasıdır. Oluşturulan bu üçlü gruplara "kodon" adı
verilir. Bu şekilde üretilen mRNA, ribozoma bağlandıktan sonra, 3'lü grupların
okunmasına başlanır.
1. DNA Sarmalı | 7. Kodon 2 | 13. Lösin |
Her farklı protein, belirli bir şablona göre üretilir. Her bir proteinin kendisine has amino asit dizilimi, DNA'da kayıtlı bilgiler tarafından belirlenir. Protein sentezi, DNA molekülündeki genetik şifrenin çözülmesi (translasyon) ve kayıtlı bilgilerden protein üretilmesi (transkripsiyon) olarak başlıca iki aşamada gerçekleşir. İnsanın ise bu sistem üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Yüce Rabbimiz'in dilemesiyle, şuursuz atomlar kusursuz bir iş birliği ile hayati görevler yerine getirirler. |
Taşıyıcı
RNA (tRNA) adı verilen bir başka RNA çeşidi daha vardır. Bunların protein
sentezi sırasındaki görevi, yeni proteinleri oluşturacak olan amino asitleri taşımaktır.
Taşıyıcı RNA, mesajcı RNA veya DNA gibi uzun değildir; üzerinde yalnızca 15-20
baz sırası bulundur. Diğer bir özelliği de birbiri ardınca sıralanan bazların
bir daire oluşturacak şekilde bağlanmalarıdır. Taşıyıcı RNA halkasının üzerinde
iki önemli bölge vardır. Bu bölgelerden ilki, taşıyacağı amino asidin tanınmasını
sağlayan bölgedir. Diğer bölge ise tRNA'nın, mRNA'ya bağlanacağı, 3 adet baz sırasından
oluşan bölgedir. Bu bölgeye "anti-kodon" adı verilir.
Taşıyıcı
RNA üzerinde bulunan "anti-kodon", ribozoma tutunmuş mRNA üzerindeki
"kodon" adı verilen 3'lü gruplara bağlanır. Taşıyıcı RNA'ların
anti-kodonları, mesajcı RNA üzerindeki kodonlara sırasıyla bağlanırken,
beraberlerinde amino asitleri de getirmişlerdir. Taşıyıcı RNA'lar sırayla kodonlara
bağlandıkça, sırtlarındaki amino asitler de birbirleriyle bağlanmaya başlarlar.
Yüzlerce binlerce tRNA yan yana dizildiklerinde, üzerlerindeki amino asitler de
yan yana gelmiş olur. İşte yan yana gelen bu amino asitler, birbirleriyle bağ
yaparak proteini sentezlemeye başlarlar. Tam bu sırada, işi biten tRNA yükünü
boşaltmış olarak mRNA'dan bağını kopararır ve ribozomdan ayrılır. (Detaylı
bilgi için bkz. Harun Yahya, Protein Mucizesi, Araştırma Yayıncılık)
Mesajdaki
Bilgilere Göre Protein Üretimi, Yaratılışın Delillerindendir | ||
1. Büyük Alt-Birim | 8. Ikinci Kodon | 15. Ayrılan Protein |
A) mRNA, ribozomun önce küçük, sonra büyük alt birimiyle iş birliği yapar.Bunun ardından ribozomun birimleri birbirlerine eklenir. B) Belirli bir tRNA, belirli bir amino asidi taşır. C) tRNA anti-kodonu, mRNA kodonuna bağlanır. D) Bir sonraki tRNA, taşıdığı amino asitle birlikte mRNA üzerinde konum almak üzere ilerler. E) Amino asitler peptid bağıyla bağlanırlar ve ilk tRNA ayrılır. F) tRNA'lar tarafından daha fazla amino asit taşındıkça, aşamalı olarak protein de uzar. G) Dur kodonu, protein sentezini durdurur ve protein bırakılır. H) Protein sentezinin ardından, ribozom birimleri ayrılır. I) Ribozomun, mRNA boyunca hareketinin özeti. | ||
Minyatür
Boyutlardaki Dev Tesis | ||
Hücre içinde 200.000 çeşit protein üretebilecek donanım ve yapım planı mevcuttur. Üretilen proteinlerin aralarındaki işlevsel farklar ise, en az uçakla televizyonun arasındaki fark kadar büyüktür. Bu bakımdan hücrede gerçekleşen bu üretim çeşitliliğinin, en gelişmiş teknolojik ortamlarda bile benzeri yoktur. * Üretim emri veriliyor * Üretim için proje detayları alınıyor *Proje detayları kopyalanıyor *Ham maddeler üretim merkezine ulaştırılıyor *Proje detayları tercüme ediliyor * Üretim tamamlanıyor * Kalite kontrol * Ürün teslimatı yapılıyor Burada birkaç cümlede en genel hatlarıyla özetlediğimiz bu olay, gerçekte çok daha kompleks ara işlemler sonucunda gerçekleşir. Ayrıntılara inildikçe görülen mucizevi işlemler, aklın kavrama sınırlarının çok ötesindedir. Gözle görülemeyen, şuursuz moleküllerden oluşan hücre, nasıl olur da üretim ihtiyacı duyabilir? İhtiyaca göre üretim kararı nasıl alabilir? Karbon, hidrojen, oksijen, azot atomlarından oluşmuş moleküller nasıl öngörü sahibi olup tedbir alabilir? Elbette bu yeteneklerin sahibi şuursuz moleküller değildir, bu kararları hücreye yaptıran ve hücreyi bu karar doğrultusunda çalıştıran Yüce bir Güç vardır. Bu kusursuz sistemleri yaratan, her detayı olması gereken yere yerleştiren ve tüm bunların birbiriyle uyum içinde işlemesini sağlayan, tüm canlıların Yaratıcısı olan sonsuz ilim sahibi Allah'tır. |
Üretim
boyunca tek bir amino asidin yanlış bir yere eklenmesi, proteini işe yaramaz
bir molekül haline getirmeye yeterlidir. Oysa bu işlem bütün canlı hücrelerde
kusursuz bir biçimde işler. Nakliye görevini yapan her tRNA, getirdiği her
amino asidi üretim talimatında belirtilen yere götürür ve üretimdeki işleyişin
bozulmamasını sağlar. Moleküler biyolog Michael Denton buradaki olağanüstü
düzene şöyle dikkat çekmektedir:
Eğer
genom üzerinde belirli bölgeleri işaretlemek için kullanılan hedef dizilimler,
hiçbir şüpheye yer vermeyecek biçimde benzersiz olmasaydı, elbette kaos kaçınılmaz
olacaktı. Genom, farklı çekmecelerde aynı etiketlerin yer aldığı, bir dosya
dolabına benzeyecekti.86
Şuursuz
moleküllerde görülen bu kusursuz disiplin anlayışı, bilinç ve sorumluluk
gerektiren hareketler, üstün akıl ve güç sahibi olan Allah'a boyun eğdiklerinin
ve O'nun kontrolü ile hareket ettiklerinin bir göstergesidir. Kuran’da şöyle
bildirilmektedir:
De ki:
İnsanların Rabbine sığınırım.
İnsanların
malikine,
İnsanların (gerçek) İlahına; (Nas Suresi, 1-3)
Ansiklopedinin
Arasından Bir Kaç Satır Bilgiyi Bulup Çıkaran Enzim: RNA Polimeraz | |
1.RNA molekülünü yapan protein: RNA polimeraz 2. Kopyalama ifllemi için gerekli di¤er kompleks proteinler | 3. Kopyalama işlemi için DNA şeritleri ayrılıyor. 4. RNA polimeraz, DNA boyunca hareket ediyor. |
Bir hücrede, belli bir proteinin üretilmesi gerektiğinde, RNA polimeraz isimli bir enzim, hücrenin bilgi bankası olan DNA'ya gider ve DNA'dan üretilecek proteinle ilgili bilgileri bularak kendisine bir kopyasını alır. Herşeyden önce, 3 milyar harften oluşan DNA molekülünün içinden, üretilecek proteinle ilgili gerekli harfleri seçip alması gerekmektedir. Polimeraz enziminin 3 milyar harften oluşan DNA molekülünün içinden, birkaç satırlık bir bilgiyi bulup çıkarması, 1.000 ciltlik bir ansiklopedinin herhangi bir sayfasına saklanmış, birkaç satırlık özel bir yazıyı hiçbir tarif olmadan o anda bulmaya benzer. Ancak bazen tek bir proteinle ilgili bilgiler, DNA'nın farklı bölgelerinde dağınık olarak bulunur. Bu nedenle, RNA polimeraz enzimi bilginin başladığı yerden bittiği yere kadar olan bölümün tamamını kopyaladığında, arada işine yaramayan yerleri de kopyalamış olur. Aralarda gereksiz bilgilerin bulunması ise, farklı ve işe yaramaz bir proteinin üretilmesine neden olacaktır. İşte bu aşamada "spliceosome" isimli enzimler yardıma gelirler ve büyük bir ustalıkla yüzbinlerce bilginin içinden gereksiz olanları kesip çıkartarak, kalan parçaları birbirlerine eklerler. RNA'nın kesilmesi işleminde, birkaç atomun birleşmesiyle meydana gelen moleküller, çok mucizevi bir davranış göstermektedirler. Adeta bir redaktör gibi çalışarak, yazıdaki eksikleri, hataları düzeltmektedirler. Bu atomlar, RNA polimeraz'ın hangi proteini üretmeye çalıştığını bilmekte, bu proteinin meydana gelmesi için gerekli ve gereksiz olan bilgiyi birbirinden ayırt edebilmekte, üstelik yüz binlerce bilgi arasında hiç hata yapmadan bu işi gerçekleştirebilmektedirler. Ayrıca, kendilerine her ihtiyaç olduğunda bunu hemen anlayarak hiç gecikmeden olay yerine gelip, görevlerine başlamaktadırlar. İnsan DNA'sında yer alan bilgilerin okunması için dünya çapında yürütülen İnsan Genomu Projesi (Human Genom Project) dahilinde, dünyanın önde gelen yüzlerce bilim adamı, en gelişmiş ve en yüksek teknoloji ile donatılmış laboratuvarlarda, 10 yılı aşkın süredir yoğun şekilde çalışarak DNA'daki bilgiyi okuyabilmiştir. Üstelik hangi harflerin hangi proteinin yapımı için kullanıldığını henüz belirleyememişlerdir. Buna karşın, vücudumuzda 100 trilyon hücrenin içinde, her an trilyonlarca RNA polimeraz enzimi, DNA'daki bilgiyi baştan sona okumakta ve üstelik kendisinden istenen bilgiyi eksiksiz, hatasız ve kusursuz bir şekilde çıkartıp verebilmektedir. Elbette bu olağanüstü olay, RNA polimeraz enzimini yaratanın ve ona bu yeteneği verenin herşeyin Yaratıcısı olan Yüce Allah olduğunun apaçık delilidir. |
Açık
Bir Mucize: Protein Sentezini Proteinler Gerçekleştiriyor
Protein
sentezinin aşamalarına baktığımızda dikkatimizi çeken konulardan biri, tek bir
protein molekülünün üretilmesi için yüzlerce farklı protein ve enzime ihtiyaç
olduğudur. Bunların yanı sıra yine birçok molekül ve iyon (elektrik yüklü atom)
da hazır bulunmalıdır. Peki öyle ise, ilk protein nasıl oluşmuştur? İşte bu
soru, evrimcilerin en önemli çıkmazlarından biridir. Evrimci biyolog Carly P.
Haskings American Scientist dergisinde yayınlanan bir makalesinde
evrimin bu çıkmazını şöyle ifade etmiştir:
...
Fakat biyokimyevi genetik sayesinde evrimle ilgili birçok önemli soru hala
cevaplanamamıştır... Bütün canlılarda, hem DNA eşleşmesi, hem de üzerlerindeki şifrelerin
proteinlere çevrilmesi, oldukça spesifik ve uygun enzimler sayesinde olmaktadır.
Aynı zamanda bu enzim moleküllerinin yapıları da, bizzat DNA tarafından
belirlenmektedir. İşte bu gerçek, evrimde çok esrarlı bir problemi ortaya çıkarmaktadır.
Acaba evrim olayında, şifrenin kendisi ve bu şifrenin içinden de proteinlerin
sentezinde gerekli olan diğer enzimler beraberce mi ortaya çıkmıştır? Bu bileşiklerin
olağanüstü karmaşıklığı ve sentezlenmeleri için aralarında hiç aksamayan bir
koordinasyonun olma zorunluluğu göz önüne alındığında, söz konusu zaman çakışmasından
bahsetmek çok saçma olmaktadır. Bu soruya Darwin'in görüşleri dışında cevap
aramalıyız. Çünkü söz konusu durum özel yaratılışı öngören çok güçlü bir delil
oluşturmaktadır.87
A. BAŞLA Emri B. DUR Emri 1- Protein üretimi başlıyor, | 2- Mesajcı RNA (mRNA), |
Protein molekülleri bir evin tuğla üstüne tuğla konularak inşa edilmesi gibi "bloklar halinde" üretilir. Akıl, şuur sahibi olmayan bir maddenin, bir başka şeyi denetleme, kontrol etme, işlere müdahelede bulunma gibi yetkilere sahip olamayacağı çok açıktır. Şuursuz atomları, olağanüstü bir düzen içerisinde görevlendiren ve bunları emrimize veren Yüce Rabbimiz Allah'tır. |
Bu
bilim adamının da belirttiği gibi, protein sentezinin oluşabilmesi için, hücre
içindeki tüm sistemlerin birlikte var olması gerekir. Bu sistemin parçalarından
biri dahi eksik olduğunda, protein üretilemez ve dolayısıyla yaşam
sürdürülemez. Evrimciler ise, önce proteinlerin tesadüf eseri oluştuğunu, sonra
da proteinlerin tesadüfi birleşimleri ile hücrelerin meydana geldiğini iddia
ederler. Ancak çok açıktır ki, bu parçalardan biri olmadan diğeri kesinlikle
oluşamamaktadır. Bu ise, yukarıdaki itirafta da ifade edildiği gibi, Allah'ın
tüm canlıları, tüm sistemleri ile birlikte yarattığının açık bir delilidir.
Allah'ın kusursuz yaratışı Kuran'da şöyle bildirilir:
O
Allah ki, yaratandır, (en güzel biçimde) kusursuzca var edendir, şekil ve suret
verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih
etmektedir. O, Aziz, Hakimdir." (Haşr Suresi, 24)
Ayrıca söz konusu moleküllerin şuursuz atomlardan oluşmuş olduğunu unutmamak, dolayısıyla şu soruları sormak gerekir. Akıl, şuur sahibi olmayan bir madde, nasıl olup da bir başka şeyi denetleme, kontrol etme, işlere müdahalede bulunma gibi yeteneklere sahip olabilir? Emirler gönderip, belli bir amaca yönelik çok sistemli bir şekilde nasıl hareket edebilir? Darwinist öğretinin etkisine girmiş kimseler, işte tüm bunların kör ve şuursuz tesadüflerin eseri olduğunu iddia ederler.
Ancak
hücrelerin varlığından habersiz bu moleküllerin, onların ihtiyaçları olan
proteinleri üretmeyi, kendi kendilerine görev edinmeleri, bunun için karar
almaları imkansızdır. Kuşkusuz buradaki üstün akıl, bilgi ve şuur gerektiren görevleri,
şuursuz atomların belirlemesi mümkün değildir. Onlar sadece kendileri için
belirlenmiş görevi eksiksiz ve kusursuz bir şekilde yerine getirirler ve onlara
bu görevi veren, onları bu sistemin bir parçası olarak yaratan Allah'a boyun eğerler.
Bir
Kuran ayetinde şöyle bildirilmektedir:
"Sizin
İlahınız yalnızca Allah'tır ki, O'nun dışında İlah yoktur. O, ilim bakımından
herşeyi kuşatmıştır." (Taha Suresi, 98)
Tesadüfler,
Planlı ve Organize Üretim Yapamaz
Yukarıda gördüğünüz tablodaki harfler rastgele dizilmemişlerdir. Bu harfler aslında kanınızda oksijen taşımakla görevli hemoglobin proteininin tarifinin bir bölümüdür. Bu tarif, vücutla ilgili tüm bilgilerin bulunduğu DNA'da kayıtlıdır. Hemoglobin üretilmesi gerektiğinde, DNA'daki 3 milyar harf içinden bu harfler seçilir. Bu seçme işlemini, RNA polimeraz adındaki enzim yapar. Bu enzim o kadar dikkatli ve titizdir ki, hiçbir zaman okumada ve doğru harfleri seçme konusunda bir hata yapmaz. Her seferinde milyonlarca harf arasından doğru olanları seçer. Doğru harfleri seçerek, proteinin tarifini aldıktan sonra üretim için, hücre içindeki üretim merkezine, yani ribozoma gider. Ribozom da, bu tarifi aynı titizlikle dikkatlice okur, anlar ve hemen kusursuzca üretimi başlatır. Bu, son derece ileri teknolojiye sahip bir gökdelenin planının mimar ve mühendisler tarafından oluşturulduktan sonra, inşasının gerçekleştirilmesi için ilgili uzman ve teknisyenlere emanet edilmesi gibi planlı ve organize bir olaydır. Darwinistler ise, gözle görülmeyecek kadar küçük bir alanda oluşan bu yüksek seviyeli organizasyonun, tesadüfen oluştuğunu iddia ederler. Cansız, kör ve şuursuz atomlardan oluşan moleküllerin sürekli akıl göstererek, kusursuz bir planın ve düzenin yöneticileri ve uygulayıcıları olduğunu iddia ederler. Darwinizm'in bu iddialarına inanmak, çocuk masallarını gerçek sanmaktan daha mantıksız ve inanılmazdır. |
Yorumlar
Yorum Gönder