DNA Molekülündeki Şifre Bilimi
Vücudunuzun
her hücresinde dünyada hiç kimsenin konuşmadığı bir dilde yazılmış, müthiş bir
bilgi hazinesi saklıdır. Bu dilin alfabesi sadece dört harften meydana gelir ve
her harf, "baz" veya "nükleotid" denilen
kimyasal bir molekülü temsil eder. "Kodon" adı verilen genetik
kelimeler de bu harflerden oluşmaktadır. Dört harfli bu DNA dili, Adenin,
Timin, Guanin ve Sitozin (Cytosin) moleküllerinin A, T, G ve C harflerinden oluşur.
İşte çekirdekteki bilgi bankasında yer alan bilgiler de, bu dört harfli alfabe
ile kodludur. A, T, G, C harflerinin yüzlercesi birarada ele alındığında, uzun,
anlamlı cümleler ortaya çıkar. Bu cümleler, vücuttaki işlemlerin nasıl yapılacağını
tarif eden, bunlara dair talimatlar içeren "genler"dir. Bu harflerin
milyonlarcası ise, anlamlı bir sıralama ile üst üste dizilerek DNA molekülünü
oluştururlar. Moleküler biyolog David S. Goodsell, Our Molecular Nature
(Moleküler Doğamız) adlı kitabında DNA molekülünden şu sözlerle bahsetmektedir:
DNA
belki de moleküllerin en güzelidir, fakat nadide bir kitap gibi gerçek güzelliği
cildinde değil, içinde kullanılan kelimelerde saklıdır.66
İnsanın
bütün fiziksel özellikleri, bu özel dil vasıtasıyla kodlanarak hücre çekirdeğine
depolanmıştır. Canlının vücut şekli, her organa ait iş bölümü ve bu organların
çalışma düzenleri, hücre içinde üretilmesi gereken proteinlerin genetik kodları,
üretilecek proteinlerin miktar kontrolleri gibi hayati işler, DNA üzerinde
kodlanmıştır. Şifrelenerek yazılmış bu dev eser, insan henüz tek bir hücre
halindeyken bile, kişinin tüm bedeni hakkındaki bilgiye sahiptir. Diğer bir
deyişle, daha henüz insan oluşmadan evvel, vücudunun kapsamlı planı tek bir molekül
üzerinde hazırdır.
Hücre
çekirdeğindeki depolanmış bilgilerin şifreleme sistemini anlatırken, DNA'yı oluşturan
nükleik asitler için yine harf benzetmesini kullanmaya devam edeceğiz. Bu
harfler, önceki bölümde incelediğimiz gibi ikişerli olarak karşılıklı eşleşerek
birer basamak oluştururlar. Bu basamaklar ise üst üste eklenerek
"gen"leri meydana getirirler. DNA molekülünün bir bölümü olan her bir
gen, insan vücudundaki belli özellikleri kontrol eder. Boyun uzunluğu, gözün
rengi, burnun, kulağın, kafatasının yapısı gibi sayısız özellik, ilgili
genlerin emriyle meydana gelir. Bu genleri, üzerinde A-T-G-C harflerinden oluşmuş
yazılar olan bir kitabın sayfalarına benzetebiliriz.
İnsan
hücresindeki DNA'larda yaklaşık 30.000 civarında gen bulunur. Her gen, karşılığı
olduğu protein türüne göre, sayıları 1.000 ile 186.000 arasında değişen
nükleotidlerin özel bir sıralamada dizilmesinden oluşur. Bu genler insan
vücudunda görev yapan yaklaşık 200.000 civarındaki proteinin kodlarını saklar
ve bu proteinlerin üretimini denetler. Bu 30.000 genin içerdiği bilgi DNA'daki
toplam bilginin yalnızca % 3'ünü teşkil eder. Geriye kalan % 97'lik bölüm ise
günümüzde hala bilinmemektedir. Ancak bu bölümde hücrenin faaliyetleri ile
ilgili hayati bilgiler bulunduğu anlaşılmıştır. (Detaylı bilgi için bkz. DNA
Mucizesi Evrim Teorisini Nasıl Geçersiz Kılmaktadır? Bölümü)
Genler
kromozomların içinde bulunur. Her insan hücresinin (üreme hücreleri hariç)
çekirdeğinde 46 kromozom vardır. Her bir kromozomu, gen sayfalarından meydana
gelmiş bir cilde benzetirsek, hücrede insanın tüm özelliklerini içeren 46
ciltlik bir "hücre ansiklopedisi" vardır diyebiliriz. Bu hücre
ansiklopedisi daha evvel belirttiğimiz gibi tam 920 ciltlik Britannica
Ansiklopedisi'nin içerdiği bilgiye eş değerdir.
Her
insanın DNA'sındaki harflerin dizilimi farklıdır. Şu ana kadar dünya üzerinde
yaşamış milyarlarca insanın tümünün birbirinden farklı olmalarının sebebi de
budur. Organların temel yapı ve işlevleri her insanda aynıdır. Ancak herkes o
kadar ince farklılıklarla o kadar ayrıntılı ve özel yaratılır ki, bütün
insanlar tek bir hücrenin bölünmesiyle meydana geldikleri ve aynı temel yapıya
sahip oldukları halde, milyarlarca farklı görünümde insan ortaya çıkmaktadır.
DNA'daki
harflerin diziliş sırası insanın yapısını en ince ayrıntılarına dek belirler.
Boy, göz, saç ve cilt rengi gibi özelliklerin yanı sıra, vücuttaki 206 kemiğin,
600 kasın, 10.000 işitme siniri ağının, 2 milyon optik sinir ağının, 100 milyar
sinir hücresinin, 130 milyar metre uzunluğundaki damarların ve 100 trilyon
hücrenin planları, tek bir hücrenin DNA'sında mevcuttur. Kanadalı bilim yazarı
Denyse O'Leary DNA'daki bilgiden şu ifadelerle bahsetmektedir:
Bilginin
asıl şaşırtıcı olanı DNA'da yazılı eserdir. Tekrar eden bir dizilimi yok. Fakat
diğer bilgi ile bağlantılı bir dizilimi var ve çok kompleks. Örneğin kedinin
embriyosundaki DNA, embriyonun yavru bir kedi olması için çok kompleks
talimatlar içerir.67
Şimdi
bu bilgilerin ardından düşünelim: Bir kelime bile, yazan bir kişi olmadan oluşamadığına
göre, insan hücresindeki milyarlarca harf nasıl oluşmuştur? Bu harfler nasıl
olup da böyle mükemmel ve kompleks bir bedenin eşsiz planını oluşturacak bir
düzende, birbiri ardına anlamlı bir şekilde dizilmiştir? Eğer bu harflerin
düzeninde çok ufak bir değişiklik olsaydı, el parmaklarınız ayağınızda, gözünüz
karnınızda yerr alabilir ya da başınız ters yöne dönük olabilirdi. Kollarınız
çok kısa ya da uzun olabilir veya dudaklarınız birbirine bitişik olabilirdi. Şu
anda düzgün bir insan olarak yaşam sürdürebiliyorsak, bu ancak Yüce Rabbimiz'in
izniyledir. Allah her insanın DNA'sındaki harflerin düzenini buna vesile kılmıştır.
Bir ayette Allah şöyle buyurmaktadır:
O
Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve
suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü
O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)
DNA
Molekülü Kodlu Mesajlar İçerir
DNA
molekülünde, atomların kendine has dizilimi, maksimum şifreyi, minimum alanda
taşıyabilecek üstün bir yaratılışa sahiptir. DNA molekülü üzerinde kayıtlı
genetik şifre, hücre çekirdeğine kimyasal formüllerle yazılmıştır. Ancak
bahsettiğimiz şifre ne bilgisayar ortamında ne de kağıt üzerindedir. Şifrelemeyi
oluşturan her bir "harf", aslında belirli kimyasal özelliklere ve üç
boyutlu özel bir yapıya sahip birer moleküldür. Kimya profesörü Arthur Ernest
Wilder-Smith bir kitabında DNA molekülündeki mesaja şöyle dikkat çekmektedir:
Bütün
biyolojik hücreler hücre çekirdeğindeki DNA moleküllerinde kodlu şekilde
bulunan program tarafından yönlendirilirler... Bütün kimyasal metabolizma kod
tarafından önceden programlanmıştır... Bu tür bir sistemi teorik olarak
anlatabilmek için gerekli olan, çok uzun açıklamalardan kaçınmak için, genetik
kod sisteminin ana özelliklerini birkaç benzetme ile anlatacağız. Uluslararası
olarak kabul gören acil yardım çağrısı "SOS"tir. Bu çağrı şifrelenmiş
halde bilgi içerir ve aynı zamanda …- - -… (üç nokta, üç çizgi, üç nokta)
olarak da gösterilebilir. Burada noktalar ve çizgiler Mors alfabesinin iki
harfini temsil eder. Alfabemizdeki "S" harfi "…" ile,
"O" harfi ise "- - -" ile gösterilir. Mors alfabesini çeşitli
yöntemler kullanarak saklayabilir ya da iletebiliriz. Örneğin bu harfler bir kağıt
üzerine yazılabilir, şekerle doğum günü pastası üzerine çizilebilir, ya da bir
uçak duman kullanarak gökyüzüne aynı harfleri yazabilir... Verilen mesaj ve
bilgi aynı kalır, hangi ortamda iletilirse iletilsin içerik "SOS" şeklindedir.
Mors şifresindeki noktalar ve çizgiler, hatta bir ip üzerinde düğümlerle
gösterilebilir. Çizgi büyük bir düğümle, nokta da daha küçük bir düğümle
gösterilebilir. Bu durumda Mors şifresiyle yazılmış mesajın iletilmesi için kağıt
zemine ihtiyaç duyulmaz. Bir ip bile bunun için yeterlidir. Buna benzer bir
sistem kullanılarak, tek ve çift düğümler içeren bir ip kullanılarak Goethe'nin
"Faust" eseri yazılabilir.68
Yukarıdaki
alıntıda da ifade edildiği gibi, bilginin içeriği aktarılış şeklinden bağımsızdır.
Dolayısıyla sadece DNA'daki bazların sıralaması değil, DNA'nın içerdiği kodlu
bilgi, mesaj da dikkat çekicidir. Bilim yazarı Richard Milton DNA'daki mesajın
kodlanmasındaki hassas düzene şöyle dikkat çekmektedir:
...
Bir programdaki bütün talimatlar, hem bilgisayarın donanımında ani etkiler
yapması hem de programın diğer bölümlerini etkilemesi bakımından programcı
tarafından çok dikkatlice düşünülmelidir. Programcının talimatları yazmak için
kullandığı harfler ve rakamlar, program lisanının dil yapısına ve kelimelerine
göre mutlak kesinlikte yazılmalıdır ki, bilgisayar sistemi fonksiyon
görebilsin. En önemsiz bir hata bile, bütünü etkileyen bir bozukluğa sebep
olabilir. Örneğin 1977'de NASA'nın Cape Canaveral'den bir uyduyu havaya fırlatması
araç havalandıktan kısa bir süre sonra faciayla sonuçlandı. NASA
mühendislerinin daha sonra yaptıkları araştırmada, kazaya bilgisayarın rehber
sistemindeki bir yanlışlığın sebep olduğu ortaya çıktı -rehber programda basit
bir virgül unutulmuştu-. En basit lisanla -örneğin basic- en basit bir
bilgisayar işlemini programlamak isteyen
biri, problemi anlayacaktır. Söz diziliminde en
ufak bir hata yaparsanız, bir harfi atlarsanız, bir noktayı ya da boşluğu bile,
program işlemez. Aynı şekilde her bir nükleotid kesinlikle doğru düzende yazılmalıdır ve dölün
varlığını sürdürebilmesi için DNA molekülünde kesinlikle doğru yerde olmalıdır.
İnsanlardaki, hayvanlardaki ve bitkilerdeki temel fonksiyonel bozukluklar da
tek bir DNA molekülünün veya bu moleküldeki tek bir nükleotidin kaybı ya da yer
değiştirmesiyle olur.69
1- nm: nanometre (milimetrenin bir milyonda biri), | 5- kromozom kesitinin uzatılmış hali, |
DNA molekülünde, atomların kendine has dizilimi, maksimum şifreyi, minimum alanda taşıyabilecek üstün bir yaratılışa sahiptir. |
Massachusetts
Teknoloji Enstitüsü'nden bilgi teorisi ve resmi diller konusunda uzman Prof.
Murray Eden, "Var olan hiçbir resmi dil, cümleleri ifade eden sembol
diziliminde, rastgele değişimleri tolere edemez. Anlam hemen her zaman bozulur.
Herhangi bir değişim, sentaks [cümle bilgisi] olarak kurallara uygun olmalıdır."70
diyerek, bir dilin sembolleri rastgele karıştırıldığında anlamın daima bozulacağını
ifade etmektedir. Ardından da bu kuralın genetik bilgiyi oluşturan DNA dili
için de geçerli olduğunu dile getirmektedir.
Tüm
bu açıklamalar DNA'da karşımıza çıkan bilginin tesadüf eseri var olamayacağını
göstermektedir. Evrimcilerin bu hayali iddialarına karşı,
"kriptoloji" denilen ve bilginin güvenliğini sağlayan matematiksel şifre
bilimini de örnek verebiliriz. Bu bilim dalının amaçlarından biri, bilginin
okunmasını ve değiştirilmesini engellemektir. Örneğin bir "hacker"
(izni olmadan başkasının bilgisayar ağına giren kişi) internet ortamında iki kişi
arasındaki haberleşmeleri takip edebilir ve bu haberleşmelerde gönderilen
bilgiler üzerinde değişiklik yapabilir. Bu bakımdan bilginin içeriğinin
korunması, orijinal kayıtların saklanması da önemli bir konudur. İletilecek
bilginin güvenliği ne kadar önemliyse, kullanılan şifreleme yöntemi de o derece
önem taşır ve zorlaşır. Bunun için bilgilerin herkes tarafından kolaylıkla anlaşılmasını
engelleyen özel yazılımlar kullanılır. Bu yazılımı ancak belirli kişiler
okuyabilir ve değiştirebilir. Yetkisiz kişilerin müdahelesini engellemek için
de, bilgilerin doğruluğu güvenlik sistemleriyle teyit edilir.
Genetik
bilginin ise, insan hayatını doğrudan ilgilendirdiği için hiçbir değişikliğe uğramaması
gerekir. Ancak bu derece önemli bir bilgi hazinesinin hücre içinde saklı olduğunu
bilim adamları ancak elli yıl kadar önce fark etmişlerdir. Halbuki insan ilk
yaratıldığından beri bu değerli bilgi, çekirdeğin içinde koruma altındadır ve
özel bir şifre ile şifrelenmiştir. Bu molekülle ilgili her detay Allah'ın üstün
yaratmasının örnekleriyle doludur. DNA bizlere şu soruların cevabını düşündürmelidir:
- Mükemmel bir beden inşa edecek bilgiye kim
sahiptir?
- Bilgiyi canlı bir doku içinde kim
saklamaktadır?
- Bu kadar kapsamlı bilgiyi, küçücük bir
mekana kim, nasıl sığdırmaktadır?
- Bu bilginin önemli olduğunu bilip, kim
koruma altına almıştır?
- Bilgiyi kim şifrelemektedir ve bunun
tercümesini kim yapmaktadır?
- Bilginin deşifresi sırasında eksikliğe,
bozulmaya uğramaması için kim tedbir almaktadır?
- Bilginin diğer nesillere aktarılması ve
bunun için nasıl bir yöntem izlenmesi gerektiğini kim bilmektedir?
- Dokular yenilendikçe ve hücreler bölünerek
çoğaldıkça, bu bilgiyi yeni hücrelere kim, nasıl kopyalamaktadır?
Daha sayfalarca sorabileceğimiz tüm bu
sorular, bizi üstün akıl ve bilgi sahibi Yaratıcımızın varlığına götürür. DNA, "...
Herşeyi 'sapasağlam ve yerli yerinde yapan' Allah'ın sanatı (yapısı)dır..."
(Neml Suresi, 88) Kuran'da Allah insanın yaratılışındaki düzeni şöyle
bildirmektedir:
Ey
insan, 'üstün kerem sahibi' olan Rabbine karşı seni aldatıp-yanıltan nedir? Ki
O, seni yarattı, 'sana bir düzen içinde biçim verdi' ve seni bir itidal üzere kıldı.
Dilediği bir surette seni tertib etti. (İnfitar Suresi, 6-8)
DNA'daki Bilgi Hazinesi Hayali Evrim İddialari ile Açiklanamaz |
DNA molekülü Dünya üzerindeki her canlı için "okunması gereken" bir eserdir, bu bilgiler olmaksızın ne bir hayvanın ne bir bitkinin ne de bir insanın hayat bulması mümkün değildir. Kol ve bacakların, gözün yapısı, beynin işleyişi, kalp ve damar sistemlerinin uyumu, savunma sistemi tümüyle DNA içerisindeki bilgi hazinesi kullanılarak çalışır hale gelebilir. Dolayısıyla, bir canlının varlığından söz etmek için, DNA molekülünün mevcut olması gerekir. Hücresinde DNA bulunmayan bir penguenden, kediden veya balıktan bahsetmek mümkün değildir. Demek ki, canlılığın ilk yaratıldığı andan itibaren hücrelerinin içinde ömür boyu tüm vücut faaliyetlerini yönlendirecek bilgi hazinesinin de yerleştirilmiş olması gerekir. Evrim teorisinin iddia ettiği gibi yavaş ve aşamalı bir gelişim süreci ise söz konusu değildir. DNA molekülündeki bilgi hazinesi, Allah'ın insanlar üzerinde ve yeryüzünde tecelli eden rahmetinin açık bir delilidir. Yüce Rabbimiz Allah her canlının ihtiyacını en iyi bilendir. Kuran'da bir ayette şöyle buyurulmaktadır: ... O, sizi daha iyi bilendir; hem sizi topraktan inşa ettiği (yarattığı) ve siz daha annelerinizin karnında cenin halinde bulunduğunuz zaman da. Öyleyse kendinizi temize çıkarıp-durmayın. O, sakınanı daha iyi bilendir. (Necm Suresi, 32) |
Bir Eserden Bahsedildiğinde, Tesadüf Kavramının Anlamı Kalmaz |
Yazılı bir eser söz konusu olduğunda, akla hemen içerdiği bilgiyi tespit eden yazarın kim olduğu sorusu gelir. Tüm dünyada tanınan ve ilgi uyandıran bir eserin "kendi kendine" yazıldığını, "tesadüfler sonucu" meydana geldiğini iddia etmek söz konusu bile olamaz. Her kelimesinin her satırının, eserin yazarı tarafından kaleme alındığı konusunda herkes hemfikirdir. Hücrenin çekirdeğinde özel bir koruma altına alınmış DNA üzerindeki bilgi hazinesinin de, bir Sahibi ve Yaratıcısı vardır. Kuran'da, "De ki: 'Sizi inşa eden (yaratan), size kulak, gözler ve gönüller veren O'dur. Ne az şükrediyorsunuz?'" (Mülk Suresi, 23) ayetiyle, insana her türlü özelliğini verenin ve yaratanın Allah olduğu bildirilmiştir. |
Bir
canlının tüm vücut işlevleri hakkında nelere ihtiyaç duyduğunu açıklayan bir
eserin yazılması için, eserin sahibinin, bu canlının vücut yapısının tüm
detaylarına hakim olması, atom ve molekül seviyesinde hücre faaliyetlerinin nasıl
yürütüleceğini tümüyle bilmesi ve bebeklik çağından ölümüne dek geçirebileceği
her döneme ait özel ihtiyaçlarını ve gereksinimlerini ölçüyle tespit etmesi
gerekir. Rabbimiz Allah bu bilgilerin
tek sahibidir ve insanı "bir ölçüyle biçime sokmuştur". (Abese
Suresi, 19)
Ayrıca
unutmamak gerekir ki, sadece insanların değil, yeryüzündeki tüm canlıların;
bakterilerin, virüslerin, böceklerin, atların, bitkilerin de hücrelerinde
kendilerine ait birer DNA'ları vardır. Her birinin DNA'sının içindeki bilgiler
de ait olduğu canlının kendi vücut yapısının detaylı planını ve ihtiyaçlarına
yönelik özel bilgileri içerir. Yeryüzünde milyonlarca canlı türü olduğu düşünülürse,
bu bilginin miktarı ve kapsamı daha iyi anlaşılacaktır. Her canlıyı en başından
tüm ihtiyaçlarına yönelik bilgilerle donatan ve bu bilgiyi hücrelerinin içine
yerleştiren, farklı türler için ayrı DNA dizilimleri yaratan Yüce Rabbimiz'dir.
4
alfabeli DNA dilinden 20 alfabeli protein diline tercüme
Önceki
bölümlerde ifade ettiğimiz gibi, hücre içindeki bilgi bankası, DNA üzerindeki
A, T, G ve C harfleri ile gösterilen dört kimyasal bazla kodlanmıştır. Ancak
DNA'da kayıtlı bu bilginin kullanılabilmesi için, 4 harfli DNA dilinden 20
harfli protein diline çevrilmesi gerekir. DNA'daki bilgi, ancak bu çeviri işlemi
neticesinde, proteinler için anlamlı hale gelir. Ünlü kimyager Prof. Wilder
Smith iki dil arasında tercüme yapan bir sistemin zorluğuna şu kelimelerle
dikkat çekmektedir:
Bir
dilden bir başkasına çeviri yapılması, bilgisayarda programlanabilecek en zor şeylerden
birisidir. Çevirinin tatmin edici seviyede olması için, bilgisayara geniş
kapsamlı ve ileri derecede komplike programların özenle yüklenmesi gerekir.
Amerikalılar, Rusça'dan İngilizce'ye otomatik çeviri yapmak için milyonlarca
dolar harcamıştır. Yirmi yıllık çalışmanın ardından hala bağımsız olarak
ifadeler içeren Rusça'yı, makinenin çalışmasını düzenli olarak denetleyen iyi
bir çevirmen olmaksızın, İngilizce'ye çevirebilen bir makine bulunmamaktadır.
Deyimlerin bir dilden diğerine makineyle tercümesi o kadar zor bir işlemdir ki,
makinenin önceden programlanması yine de yeterli olmamaktadır.71
Dört Harften Oluşan Çeşitlilik Bir Yaratılış Mucizesidir | ||
1. Metiyonin (amino asit) | 6. Peptid bağ oluşuyor | 10. Sistein (amino asit) |
Bu grafikte RNA kodlarını oluşturan ve 4 harfle (A-C-G-U) simgelenen nükleik asitler, 20 harfli protein diline çevriliyor. Taşıyıcı RNA'daki bilgilere dizilen amino asitler, birbirine bağlanarak hücre için gerekli bir protein oluşturuyor. Vücuttaki 100 trilyon hücrenin her birinin çekirdeğinde bulunan DNA adlı molekül, insan vücudunun eksiksiz bir yapı planını içerir. Bir insana ait bütün özelliklerin bilgisi, dış görünümünden iç organlarının yapılarına kadar DNA'nın içinde özel bir şifre sistemiyle kayıtlıdır. DNA'daki bilgi, bu molekülü oluşturan dört özel molekülün diziliş sırası ile kodlanmıştır. Nükleotid (veya baz) adı verilen bu moleküller, isimlerinin baş harfleri olan A, T, G, C ile ifade edilirler. İnsanlar arasındaki tüm yapısal farklar, bu harflerin diziliş sıralamaları arasındaki farktan doğar. Bu, dört harfli alfabeden oluşan bir tür bilgi bankasıdır. |
Yukarıdaki
alıntıda da ifade edildiği gibi iki dil arasında eksiksiz ve doğru bir
tercümenin, teknik bir program aracılığıyla yapılması mümkün görünmemektedir.
Halbuki DNA dilinin protein diline nasıl çevrileceği DNA'da önceden programlanmıştır
ve bu sistem milyarlarca insanın trilyonlarca hücresinde kusursuz bir şekilde çalışmaya
devam etmektedir. Kanadalı bilim yazarı Denyse O'Leary ise 4 harfli gen dili
ile 20 harfli protein dili arasındaki, olması beklenen iletişim güçlüğüne şöyle
değinmektedir:
İnsan
genomu hakkında bildiklerimiz şunlar: Genlerimiz, kompleks kombinasyonlar
içinde birlikte çalışırlar. Bizi canlı tutan her hücredeki işlemleri gerçekleştiren
mekanizmalar olan şaşırtıcı çeşitlilikteki proteinlerin inşasını yönetirken
sürekli olarak birbirleriyle konuşurlar. İşin zor olan kısmı genlerde olduğu
gibi 4 yapı taşı yerine proteinlerin 20 yapı taşı vardır.72
Ancak
zorluk olarak tarif edilen bu duruma rağmen, yeryüzündeki tüm canlılarda DNA
diliyle yazılmış şifreli tarifler, gerektiği şekilde okunur, tercüme edilir ve
kullanılır. Hücre içinde tecelli eden bu akıl, canlılığı yaratan ve rahmetiyle
yaratmaya devam eden, herşeyin sahibi ve hakimi Yüce Rabbimiz'e aittir.
Kuran'da şöyle bildirilir:
Rabbinin
Yüce ismini tesbih et, Ki O, yarattı, 'bir düzen içinde biçim verdi'. (A'la
Suresi, 1-2)
(Allah)
Onu hangi şeyden yarattı? Bir damla sudan yarattı da onu 'bir ölçüyle biçime
soktu.' (Abese Suresi, 18-19)
Yorumlar
Yorum Gönder